ARNAVUT CİĞERİ

Aşağıdaki fotografın tabi arnavut ciğeriyle bir ilgisi yok. Sarıyer'in ara sokaklarından birinde bu dükkan. Tahmin ediyorum Cumhuriyet'le yaşıt. Sırf şeker ve türevlerini satıyor. Çocukluğumun markaları falan var. Her geçişte önünde uzun uzun durup inceliyorum her şeyi, çok hoşuma gidiyor. Onun için paylaşmak istedim sizinle.

Arnavut ciğeri çok sevdiğim ama sakatat = kolestrol denkleminden dolayı çok seyrek yediğim bir yemek. Bu konuda alçak gönüllü olamayacağım çok da güzel pişiririm. :)) Onu pişirmekten ne olacak demeyin birçok püf noktaları var uymanız gereken yoksa adamı rezil eder valla.

İlk önce şunu belirteyim ciğerciden alırken amcam büyük bir sır verircesine ciğerin asla yıkanmayacağını söyler. Türkiye'nin her yerinde her ciğerci aynı lafı eder tecrübelerime dayanarak söylüyorum. :))  Tamamen yalandır. İkinci yalan ciğerin sütte bekletilmesi gerektiğidir. Bu kadar ukelalıktan sonra size doğru tarifi veriyorum.

Ciğercide ciğerin zarlarını aldırıyoruz ve kuşbaşı doğratıyoruz. Eve gelince süzgeçe koyuyoruz ve hafifçe ovalayarak yıkıyoruz. Bir müddet süzgeçte bıraktıktan sonra havlu kağıtla üzerine bastırarak ciğerlerin iyice kurumasını sağlıyoruz.
Bu arada patateslerimizi soyuyoruz, yıkıyoruz ve küp küp doğruyoruz.
Soğanlarımızı piyazlık doğruyoruz, tuz, maydanoz ve sumakla ovuyoruz.

Kuruyan ciğerlerimizi derin bir kaseye alıyoruz, üzerine biraz karbonat dökerek güzelce harmanlıyoruz ve en az bir saat bekletiyoruz.

Tavaya sıvıyağı koyuyoruz, çok iyi kızdırıyoruz. Ciğerleri una bulayıp ve ununu iyice silkeleyerek tavaya atıyoruz. Tam birbuçuk dakika bir tarafını, birbuçuk dakika da diğer tarafını pişiriyoruz. Servis tabağına aldıktan sonra üzerine yağından gezdirebilirsiniz. Ağır olur falan diyeceksiniz ama valla çok güzel oluyor. Hem kırk yılda bir yemiyor muyuz? :)) Yanına sumaklı soğanı ve kızarttığımız patatesleri de koyup güzelce karıştırıyoruz. Bir önemli nokta da pişirme sırasında kesinlikle tuz koymuyoruz yoksa çok sertleşiyor. Afiyet olsun.