BİR KADIKÖY GÜNLÜĞÜ

   

   Galiba geçen yılda yapmıştım benzer bir paylaşım ama Kadıköy çocukluğumun, gençliğimin geçtiği yer her hafta da yazsam bence değer. Hem traş olmak, hem de ufak tefek alışveriş için geçen gün Kadıköy'e geçtim. Geçtim diyorum çünkü ben karşı tarafa vapurla geçmeyi seviyorum. Karda yağsa açıkta oturup balıkçı teknelerini, körüleri, Boğaz'dan geçen tankerleri seyretmek terapi gibi geliyor bana. Az yazılı, bol fotograflı bir paylaşım olacak galiba.

Demiştim ya vapurla geçtim diye vapur deyince de mutlaka çay içilecek. Nedense gemilerde içilen çay bana her zaman çok lezzetli gelir. Hatta gençliğimizde dolaşan bir halk efsanesi vardı, biraz iğrençtir ama anlatmam gerek. :)))) Vapurda çay tiryakileri çay ocağının hemen önüne otururlarmış, onlara özel çay verilirmiş. Vapurun diğer yerlerine de tepsilerde garsonlar servis yaparmış. Bu tepsilere konan çaylar bardağa biraz boşluk kalacak şekilde konarmış ki garson, "tavşan kanı çay, taze çay" diye bağırarak dolaşırken tükürüğü ile o boşlukları doldursun diye.Kendim yazdım artık çay falan içemem vapurda. :))

Kadıköy'e gelince ayaklarım kendiliğinden çarşıya doğru götürüyor beni. Aradığınız her şeyi yüz elli, iki yüz metre içinde bulabileceğiniz muhteşem bir yer burası. Hemen girişte solda Yanya'lı Fehmi lokantasını görüyoruz. Müthiş bir esnaf lokantasıdır. Zeytinyağlı yemekleri ve kuzu yemekleri üzerine Türkiye'de tek yer olduğu söylenir. Ben kelle paça içtim muhteşemdi. Örneğin o gün sekiz çeşit çorba vardı. Bezelye, kereviz, enginar çorbaları en ilginç olanları.

Efendim devam ediyoruz, çorbamızı içtik, kahve içilecek yer ararken Kurukahveci Mehmet Efendi'yi görüp de almamak olmaz. Marketlere falan da veriyorlar ama burasının ve Mısır Çarşısı'nın kahveleri arasında çok lezzet farkı var. Dört adet yüz gramlık kahvemizi de aldıktan sonra çarşı turumuz devam ediyor.

Eğer saat 14.00 den sonra oralara giderseniz Beyaz Fırın'ın olduğu meydanda bu gençleri mutlaka dinleyin. Devrimci şarkılar, gençliğimizin marşlarını falan çalıp söylüyorlar.

Tabii ki Beyaz Fırın. Kaç seneliktir acaba? Ben bildim bileli vardır, aynı kalite ve uçuk fiyatlarıyla.

Beyaz Fırın'ın tam karşısında uğrayıp akide şekeri almadan geçemediğim tarihi Cafer Erol şekercisi. 1945 yılından beri oradaymış. Yakınında olan Hacı Bekir'den yarı yarıya daha ucuz ve bana göre daha da güzel.

İlla ki Mercan. Gençlikte ilk biraya nedense Çiçek Pasajı'nda başlanır ama sonraları Mercan mekan tutulurdu. Kokoreçi, midye tavası, midye dolması, afyonlu fıçı birası nasıl unutulur.

Ve işte her biri bir sanat eseri olan balık tezgahları. Ama siz siz olun tedbiri elden bırakmayın hepsi yamyamdır valla insanın gözünün yaşına bakmaz bayat balığı verirler.Benim başıma orada iki kez geldi nasıl olduğunu hala anlayamadım. :))))

Şimdi tam Kilise Meyda'nında Hacıoğlu lahmacun salonu var. Sadece lahmacun satar ve çok ucuzdur. Bizim yaştakiler burun kıvırır, bu kadar yer varden burada mı yenir falan derler ama ben eskiden beri severim burayı nedense.

Evet artık bir kahveyi hak ettik bence. Bunun da buradaki adresi Zeynel Bey bence. Yanında karda bile illa ki soğuk bardakta suyuyla, çifte kavrulmuş lokumuyla, servisiyle güzel bir yorgunluk kahvesi içebilirsiniz.

Artık dönüşe başlıyoruz. Adapazı Islama Köftenin en iyi yapıldığı yerlerden biridir herhalde. Ama adı değişmiş neden acaba? Ayrıca et suyuna kuzu etiyle kuru fasülyesi de muhteşemdir.

Buraya kadar gelmişken Mephısto'ya uğramamak olmaz elbette. Ucuzluk reyonlarında çok ilginç kitaplar var. Bir de geçmiş senelerin çok şık ajandalarını çok ucuz fiyata satıyorlar, öyle bir merakınız varsa bir uğrayın bence.

Bizim yaşlarda olup da Baylan'da bir gençlik anısı olmayan yoktur herhalde. Tam bir Kadıköy klasiği. Aynı tarz, aynı kalite.

Baylan'ın vitrini. Yemin ediyorum kırk sene önce de aynıydı. Sadece pasta ustaları değişmiş herhalde o futbol sahası şeklindeki pasta da oyuncular Fenerbahçe'ydi, şimdi ki usta belli ki Galatasaray'lı. :))))

İskeleye doğru yürüyoruz. Burası da iskeledeki gazete bayilerinden biri. Eskiden bunların önemi çok büyüktü. Akbil falan yok jetonla biniliyor gemilere, sabah binlerce kişi vapura yetişmek için koşarken elinizde bütün para gazete bayine yaklaşırken sizin okuduğunuz gazeteyi bilir, hemen uzatır yanında jetonla beraber. Şimdikiler ruh gibi ama bir dergi sordum var mı diye o ne diyor?

Buraya kadar gelmişken Beşiktaş'a kalkan gemilerin iskelesini de fotografladım. Şimdi berberim Galatasaray'lı Fatih'e gitmek üzere Erenköy'e doğru yola çıkıyorum. " Hepsi bahane taa Sarıyer'den Erenköy'e sırf Galatasaray'lı diye berbere gelmişsin" yazmış sevgili Nilgün facebookda. Galiba haklı mı ne? :))))