26 Eylül 2013 Perşembe

İSTANBUL'UN BİLİNMEYEN ADALARI GEZİSİ




Geçen pazar günü Ahmet Faik Özbilge rehberliğinde İstanbul'un bilinmeyen adaları gezisini yaptık. Yıllardan beri vapurla bildik adalara giderken uzaktan görürdüm açıkcası haklarında çok fazla bir bilgim yoktu. Hatta bazılarına yaklaşmanın bile yasak olduğunu falan düşünürdüm. Sabah başlayan inanılmaz bir sağanak ki arabanın silecekleri yetişmiyordu, acaba gidilir mi, gidilmez mi endişesi yarattı. Ama tam hareket saatinde yağmur durdu hatta güneş açtı.







Öğlen teknede piknik şeklinde yemek yendi. Herkes bir şeyler getirmişti ve masalar arasında dolaşarak birbirine ikram etti. Hatta gezide Hiromi adında Japon bir bayan vardı, bu ikrama ve herkesin bir anda samimi olmasına çok şaşırdı. Teknede sıcak ve soğuk içecekler vardı ama kısıtlı sayıda. Aslında turistleri günlük turlara götüren bir tekneydi.








Tekneye biner binmez Türk kahvesi istedim büfedeki çocuk,"ağabey size özel kahveden cezvede yapacağım  turistlere bunu kullanıyoruz" diye acayip bir kahve poşeti gösterdi. Bu özel muameleye sevineyim mi, yoksa turistlere reva görülen bu duruma üzüleyim mi diye düşünürken gelen kahve de pek güven vermedi bana. :)) Yanında da yukarıda gördüğünüz koca paket lokum gibi bir şey vardı. :)) Her şeyimiz hijyen ya lokumu da paketlemişiz. :))))

Adalar antik devirde Halkın Adaları olarak biliniyorlar. Bizans döneminde önce Papadonisia ismini alıyorlar, sonra da Prens Adaları deniyor. Bu ad da birçok imparator ve prensin sürgün yeri olmasından geliyor. Kınalıada Ermenilerin, Büyükada, Heybeli ve Burgaz Rumların oturduğu adalar olarak bilinirken sonraları bu adalara Türk ve Yahudi vatandaşlar da yerleşiyorlar. Bu gezide bizi ilgilendiren adalar Sivriada (köpek adası, Oxya), Yassıada (Plati), Tavşan adası ( Neandros ), batık Manastır kayalıkları ( Verdosini )








İlk önce teknemizin bayrağı. Tek milliyetçi tarafım Türk bayrağına karşı olan aşırı sevgim. Her gördüğüm yerde fotografını çekerim. Dünyanın tartışmasız en güzel bayrağı ya bakar mısınız güzelliğine.










Sivriada uzaktan gözüktü, çok da küçük gözüküyor bu mesafeden. Bizim gemiyle Adalara giderken gördüğümüz şekli ve mesafesi buydu hep.








Biraz daha yaklaştık.Amcam gene aynı yerde oturuyor. :))  En yüksek noktası 90 metreymiş. Hala kalıntıları olan Bizans manastırında Başmelek Mikhail'e adanmış bir kilise varmış.








Artık iyice yaklaştık. Görüldüğü gibi çok da küçük bir ada değil. 1865'de İstanbul'un sokak köpekleri toplanıp bu adaya bırakılmış. Ama hemen akabinde  şehirde çıkan büyük yangını köpeklere yapılan bu zulme yoran halkın tepkileri sonucu, köpekler sürüldükleri adadan geri getirilmiş. Daha sonraları adaya bırakılan 30.000 köpek açlıktan birbirlerini parçalayarak ölmüşler. Köpeklerin haykırışları İstanbul'dan işitilmiş.








Böyle bir koyu var ve deniz nefis. Burada denize de girildi.








Ada da kuşburnu ağacı. Ama daha olmamışlar. Gene de topladılar galiba.






Her yer böğürtlen dolu.Olmuşlarından toplayıp yedik.








Bizans manastırının kalıntıları.








Maganda her yerde maganda. Atış talimi yapmış. :))







Gezi ruhu Sivriada da yaşatılıyor. :))))









Sivriadadan Yassıadanın görünüşü.








Yassıadaya doğru hareket ediyoruz ama hava tekrar bozdu ve dalgalar bayağı haysiyetli. Sürgün yıllarının bir kısmını burada geçiren Aziz Ignatius buraya da bir manastır yaptırmış. Manastırdaki kiliselerden biri Kırk Şehitlere, diğeri de Meryemana'ya adanmış.





Adaya çıkış yasak. Adayı 1947'de Deniz Kuvvetleri satın almış ve binalar inşa ederek eğitim amaçlı kullanmaya başlamış. 1960 ihtilali sonrasında Demokrat Partililer Yassıada'da yargılanıyorlar ve biliyorsunuz idam kararları çıkıyor. İşin siyasi kısmına yemek bloğunda yorum yapmadan geçelim. Deniz Kuvvetleri 1978'de adayı terk ediyor. 1993'de adaya İst. Üni.si Su Ürünleri Fakültesi geliyor ve 2 yıl dayanabilip onlar da terk ediyorlar. Ama onların yaptığı sağda gördüğünüz çirkin bina hala duruyor. Hani ilkokul birinci sınıf çocuğuna bir ev çiz deseniz ancak bu kadar çizer. Şimdilerde adada bir Demokrasi Müzesi, Otel ve Kongre Merkezi kurulacağı konuşuluyor. Gerçekleşirse adanın adı da Demokrasi Adası olacak.








Tavşan adası da burada yaşayan tavşanlardan ötürü bu ismi almış.Aziz Ignatius buraya da bir manastır yaptırmış ve burada ölüp buraya gömülmüş. Kahraman rehberimiz Ahmet ve ona uyan birkaç kişi burada atlayıp midye derdine düştüler. :)) Bayağı da topladılar.








Teknede mangal yakılıyor biraz sonra midyeler üzerinde yerini alacak.







Ve işte mutlu son. Midyeler dağıtılmak üzere kutuya giriyor. :))

Ignatius amcanın manastır yapmadığı tek ada Kaşık adası. Fotografını çekmemişim ama nereden bakarsanız bakın kaşığa benziyor. Önünde basit bir iskelesi ve iki küçük ev var. Farkında olmadan çok uzun bir post olmuş artık diğer adaları da başka bir paylaşımda anlatayım.







Bu da açık denizde yanımızdan geçen bir yelkenli. Para var çare var. :))







Bunlar da bizi İstanbul'a yaklaşırken karşılayan martılar.

16 yorum:

  1. yorumumu siz okuduğunuz için kaybolması hiç sorun değil.geri dönüş yaptığınız için de ayrıca teşekkür ederim.bu arada resimlere tekrar bakınca istanbulu özlediğimi anladım.inşallah anlattığınız adaları gezmek isterim bende.sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acaba yayınla yerine sile mi bastım ? :(( İstanbul'un güzellikleri sonsuz. Her yeri başka ilginç. Fırsatınız olursa gidin buralara. Teşekkür ederim anlayışınıza ve yorumunuza.

      Sil
  2. Geziden güzel manzaralar olmuş,resimdeki amcam ne şanslı 3 sandalyeye oturmuş :)) bende çok görmek istiyorum tabi ki İstanbul a gelince

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya ne kadar dikkatlisiniz amcam 3 sandalyede. :)))) Fırsatınız olursa katılın böyle bir geziye ama bahar veya yazın güzel olur. Teşekkür ederim yorumunuza.

      Sil
  3. dostbahcesindenlezzetler27 Eylül 2013 14:17

    Sabahin 7 sindede hic yorum yazmamistim:)) bence gozlukleri degistirki yanlis tusa basma:))saka saka..boyle bir gezi duzenlenmesi super..adalarda bakim amaclida olsa kimse yasamiyor sanirim..kopeklerin hikayesine uzuldum:( bu arada amcam da uc sandalyeye sahiplenmis:)) yemek icmek kahve kutu lokum ustunede taze midye daha ne olsun..keyifli nice gezilere..iyi hafta sonu olsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok ya başka bir sorun var galiba zaman zaman siliniyor veya yorumlar görünmüyor. Neyse yaşlılık deyip geçelim. :)) Bazılarında kimse yok ama bizim millet nasıl oluyorsa oraları da kirletmeyi başarmış. Amcanın 3 sandalye işine ben de taktım şimdi. Teşekkür ederim yorumuna.

      Sil
  4. Çok ilgimi çekecek türden bir gezi olmuş. Özellikle eşimin çok ilgisini çekerdi. Çok meraklı keşiflere. Yakında Frig yolunu yürüyecek, 334 km...
    Fotoğraflara bayıldım. Türk kahvesi konusu da gerçekten muamma...
    Direnen Kitty e bayıldım bu arada :)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten ilginçti. Eşinizi taktir etmemek mümkün değil. Süper ya 334 km. ne kadar sürede acaba? Teşekkür ederim yorumunuza.

      Sil
  5. Müthiş bir anlatım olmuş gerçekten , blogunuzu da çok begndim. Bundan sonra sürekli takip edeceğim. Saygılar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel sözlerin için çok teşekkür ederim. Her zaman beklerim..

      Sil
  6. ne güzel fotoğraflamışsınız İlhan bey. Adalara biz de bu yaz niyetlendik ama olmadı. seneye inşallah. bu arada hiç kuşburnu ağacı görmemiştim, nedense böğürtlen gibi çalıda yetiştiğini düşünürdüm hep, çok ilginç geldi. sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seneye mutlaka gidin. Ben de kuşburnu ağacını ilk defa gördüm. Teşekkür ederim yorumunuza.

      Sil
  7. Tekne gezisi gibi var mı? Ne büyük keyiftir...hele ki keşfe çıkılmışsa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben size cevap yazmıştım çıkmamış. :(( Tekne gezisi çok keyifli oluyor dediğiniz gibi bir de görülmeyen yerlerse daha da güzel . Çok teşekkür ediyorum yorumunuza.

      Sil
  8. Büyük bir keyifle okudum.Bayılırım böyle güzel yazılmış,güzel fotoğraflanmış gezi yazıları okumaya:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet gerçekten güzel bir geziydi. Teşekkür ederim.

      Sil